Başkasının Rüyaları
Kurte
Cemil Kavukçu Başkasının
Rüyaları’nda nasıl ve neden yazdığının peşine düştüğünü hissettiriyor. Şimdiye
kadar olmadığı biçimde kurmaca ile gerçeklik, düş ile gerçek dünya arasındaki
hem keskin hem belirsiz sınırda gezinirken, yazarla anlatıcı, anlatıcıyla öykü
kahramanı, öykü kahramanıyla yazar birbirine karışıyor, birbirinin içinde
eriyor; kimin kim olduğunu unuttuğumuz bir dünyaya çekiliyoruz. Tüm öykülerin
içinde gezinen aynı anlatıcı ve kahramanlar sayesinde öyküler, aynı hayatın
farklı zamanlarında çekilmiş fotoğraflar gibi bir süreklilik kazanıyor. Rüya
ile gerçek arasındaki ince çizgide ustaca dolaşan Cemil Kavukçu, belli ki
zarını rüyadan yana atıyor. Belki de bütün hayatımızın, çocukluğun o istemeden
içine sürüklendiğimiz ikindi uykularından başlayarak bir rüyadan başka bir şey
olmadığını söylemek istiyor.