Kendini Unutan İnsan
Kurte
Kendini Unutan İnsan
Kendini Unutan İnsan, düşünce ve sanat aracılığıyla kesinliğe evrilen, mekanikleşen, katı duvarlar arasına hapsedilen yaşama bir itiraz niteliğinde. Kapitalist modernitenin gölgesinde kalan kadim bilgeliği yeniden aydınlığa taşıma çabası içerisinde olan Leyla Atabay, düşünce tarihinin birçok durağına uğruyor. Platon’un, Aristoteles’in, Hegel’in, Marx’ın, Foucault’nun, Spinoza’nın, Nietzche’nin, Machiavelli’nin, Lao Tzu’nin, İbn Haldun’nun ve daha birçok filozofun düşüncelerinin arasından modernitenin yapı taşlarını açığa çıkarıyor ve kendini unutan insana kendini tekrar hatırlaması için bir işaret veriyor.
Atabay, bu işarete ise Xwebûn diyor, yani kendin olma, öze dönüş…
“Ve tarihin bir anında uyandı insan. Kendi
bilincine varan insan. Yasak elmayı tadan Âdem ve Havva, ağaçtan inen primat,
Prometheus’tan ateşi kapan vahşi. Uyanışın bedeli cennet oldu. Böylece öğrendi
insan her uyanışın, her bilginin bir bedeli olduğunu. Cehalet mutluluktu, ama
belki de bilmek daha büyük bir mutluluk. Acıyla, alın teriyle kol kola gelmişse
de bilgelik tercih edilirdi cehalete. Uzanıp yedi bilgelik meyvesini. Kendini
bilmek isteyen Tanrı’ydı o. İyilik ve kötülüğü bildi önce. Sırtına yüklenen yük
ağırdı. Çoğu zaman yeniden dönmek istedi indiği ağaca, kovulduğu cennete,
cehaletin rehavetine. Ama dönüş yolunu ya keşfetmek ya da inşa etmek
gerekiyordu. Dönemezdi bilmemeye. O, kendine yabancılaşmış doğaydı. Kendinde
doğa yabancılaşmak, yabancılaşmış doğa ise hep dönmek istiyordu kendine.
İnsanın serüvenine damgasını vuran ilk dert bu idi. İyilik ve kötülüğü,
güzellik ve çirkinliği idrak etmesi için insanın kendinlik halinden çıkması
gerekiyordu. Kendinin dışına çıkmış bir bakış mümkün kılabilirdi bilgeliği.
Kopuş gerçekleştiğinde ise başladı yeniden buluşma çabası.”