Kürt Tarihi 13
13. SAYI EDİTÖR YAZISI
KÜRT TARİHİ 3 YAŞINDA
Kürt Tarihi bir dönemeci, bir seneyi daha geride bıraktı. Üçüncü senemizin bu
ilk sayısı vesileyle küçük bir muhasebe yapmak yerinde olur.
64 sayfa olarak 2 ayda bir yayımlamaya karar verdiğimiz derginin ilk sayısı
çıktığında aklımızı meşgul eden sorular pek de tutarlı değildi. “3. sayıyı
görür müyüz?” sorusu da vardı kafamızda “ayda bir, 80 sayfa çıkarabilir miyiz?”
sorusu da. 3. sayıyı göreli çok zaman geçti ama dergiyi ayda bir
yayımlayabilecek durumda olmanın henüz çok uzağındayız. Tutarsız sorularımız bu
kadar değildi. “İlgi görür mü, tutar mı?” sorusu kadar, “memleketin her
köşesinde bulunan, reklam alan bir dergi olur mu?” sorusu da aklımızın bir
ucundaydı. Ortalama 2500 adet satılan ama profesyonel manada reklam alamayan
dolayısıyla da finansmanını zar zor denkleştiren bir dergi durumundayız.
Muhasebenin sonucu: İyi, ama daha iyi olabilirdi.
Kürt Tarihi dergisini sürdürebilmek, daha iyi kılmak için daha çok katkıya
ihtiyacımız var. En başta yeni yazarlara, yeni yazılara ihtiyacımız var.
Kürdistan’da, Türkiye’de mektepli, alaylı pek çok tarihçinin, tarihçi adayının
olduğundan eminiz. Kürt Tarihi, Kürtlerin, Kürdistan’ın tarihiyle ilgili
yazabilen herkese açık. Kürtçe ve Türkçe yazılarınızı bekliyoruz.
Derginin daha bilinir kılınması için de desteğe ihtiyacımız var. Reklam
vermekten, abone olmaya, abone yapmaya, sosyal medyada bilinirliği arttırmaya
büyük küçük her türden katkının başımızın üstünde yeri var. Kitapçı yerine
gazete bayiinden satın almak bile dergiye bir katkı yapmak demek.
İleride daha çok muhasebe yazısı yazabilmek ümidiyle 13. sayının içeriğinden
söz edeyim. Yeni bir senenin başlangıcına uygun nitelikte bir sayıyla
karşınızdayız. 13. sayı, çok kuvvetli, ciddi tarihçilik ürünü metinlerin bir
araya geldiği bir sayı oldu.
Yavuz Aykan’ın “Cinler, Devler ve Siyaset” başlıklı metni belgeyi ve analizi
aynı anda ve uygun dozlarda kullanan birinci sınıf bir tarihçilik işi. Kürt
beylerinden Han Abdal’ın işlediği cinayete dair farklı anlatımlar üzerinden
Osmanlı merkezinden Kürdistan’ın, Kürdistan’dan Osmanlı merkezinin nasıl
göründüğünü anlatan ‘mukayeseli bir arkeoloji’ çalışması “Cinler, Devler ve
Siyaset”. Tuhaf tesadüf: 13. sayının diğer bir önemli yazısı da bir cinayet
üzerine. Ahmet Kardam, İstanbul belediye başkanı Rıdvan Paşa’nın 1906’da
Bedirhan Bey’in torunu Abdürrezzak Bedirhan’ın bir adamı tarafından
öldürülmesine dair The Times’da yayımlanan uzunca bir haberi çevirdi ve bir
sunuş yazısıyla yayıma hazırladı. Bedirhanların İstanbul’dan kazınmasıyla
sonuçlanan bu cinayet hakkındaki The Times haberi saray çevresindeki siyasete
dair önemli bilgiler veriyor.
Murad Celali’nin Ebu Suud Efendi hakkındaki yazısı Osmanlı tarihçiliğinin
Osmanlı’nın bu ‘namlı’ şeyhülislamının Kürtlüğüne dair suskunluğunu pek güzel
gösteriyor. Süleyman Şanlı’nın Kürdistan’lı Yahudiler hakkındaki çalışması da
bu az bilinen ama yerli yersiz çok şey söylenen mevzu üzerine yapılmış
çalışmaları tanıtan kıymetli bir yazı. Mesûd Serfiraz’ın “Asırlık Kürdistan
Haritalarına Zeyl” yazısı Mehmet Bayrak’ın 12. sayıda yayımlanan “Asırlık
Kürdistan Haritaları” başlıklı çalışmasını tamamlıyor. Serfiraz’ın yazısında üç
yeni Kürdistan haritası yer alıyor.
Sedat Ulugana’nın Said-î Kurdî’nin Konya Ziyareti yazısı ise üstadın Kürtlükle,
Orta Anadolu Kürtlerinin de Kürtlük ve İslamla temasları hakkında önemli
izlenimler içeriyor. Bu sayıda bir de Dersim Hatıratı var. II. Abdülhamit
döneminde Dersim’de görev yapmış Sadi Bey’in 1933’te Cumhuriyet gazetesinde
tefrika edilen anılarını Evrim Karakaş yayıma hazırladı. Meşhur Dersim
tenkillerinden birine dair bu hatırat Karakaş’ın da belirttiği üzere Dersim
literatürüne girmeyi hak ediyor. Nihat Gültekin’in Erivan Radyosu yazısı da
keyifle okuyacağınız yazılardan.
Son olarak, Nilay Özok-Gündoğan’ın Arşiv Tozu’ndan da söz etmek isterim. Arşiv
Tozu’nun “Meşrutiyetin Adaletinden Sefillere Ne Düşer” başlıklı bu bölümü de
Kürdistan’ın sıradan insanları hakkında. Arşiv Tozu, bu kez de
mülksüzleştirilen Kürtlerin ve Ermenilerin 1908 Devrimi sonrasındaki feryatlarına
kulak veriyor.
MESUT YEĞEN