Nişancı
Özet
O gün öğleden sonra
Piran’ı terk ettik; Şeyh Said bir an önce Hani’ye varıp vakitsiz, örgütsüz
başlayacak bir halk isyanını durdurmak için acele ediyordu. Piran’dan katılan
silahlı milislerle sayımız üç yüzü geçmişti. Yeni katılan silahlı milislerin
tamamı piyadeydi. Bana verilen katıra erzak yüklendiği için ben de piyade
kalmıştım. Aslında bu duruma üzüleceğime seviniyordum; çünkü o haylaz katırın
sırtında durmak yayan yürümekten daha zahmetliydi.
Şeyh Said kafilenin
güvenliğini sağlamak için içerisinde benim de olduğum elli kişilik bir piyade
grubunu seçerek ileri gönderdi. Tahminen kafileden üç dört kilometre ileride
yürüyorduk. Kar durmuş ama gökyüzü kapalıydı. Ovadan uzaklaşıp Piran’ın
üstündeki karla kaplı tepelere tırmandığımızda rüzgâr daha da şiddetlenip ıslık
çalarak esiyor, topladığı karı üzerimize yığarak yürümemizi engelliyordu.
Aşağılarda ovayı kaplamış puslu bir sis tabakası büyüyerek, genişleyerek
yukarılara doğru yayılıyordu. Ova bir sis denizi altında olduğu halde
tırmandığımız tepe açıktı.