Söz Konusu Vatansa Bilim Teferruattır - Anılar
Özet
Hâkim olanın çıkarları
doğrultusunda olguları görmezden gelen veya tahrif eden resmî ideolojiye karşı
bilime, bilim yöntemine öncelik veren İsmail Beşikci, bu ideolojinin bütün
aygıtlarının ortaklaşa gücüyle engellenmeye çalışılan düşün özgürlüğünün nasıl
edinildiğinin nevi şahsına münhasır örneklerinden birisidir.
Beşikci’nin Anıları,
1960’ların sonlarından günümüze Türkiye’de akademi ve düşün hayatının olgu
körlüğünü, muktedir ve ayrıcalıklı cenahın hoyratça saldırılarına rağmen
merhamet dilemeden ve mağduriyete sığınmadan her mecrada ifşa eden müdânâsız
bir yolculuğun hafızada kalan notlarından oluşmaktadır.
Kendisine her şeyin her zaman ve her yerde söylenmemesi, yazılmaması gerektiğini öğütleyen akademisyenliğin tersine, olgulara yönelik hassasiyetin yerinde ve zamanında gösterilmesi gerektiğinde ısrar ettiği için akademiyle yolları erken ayrılan bir düşün insanının hayatının satır araları: araştırmalar, kitaplar, üniversiteden cezaevine, bir cezaevinden bir diğerine, türlü türlü mahkeme salonlarında yargılanmalar ve yargılayan savunmalarıyla geçen 17 yıldan fazla tutukluluk hallerinin mütevazı bir anlatışı… ( Abdurrahim Özmen )
Önsöz
Geçmişe nasıl bakılır? Geçmiş nasıl değerlendirilir? Bir insanın geçmişinde pek çok anı, hikâye vardır. Bunları nasıl kaydetmek, nasıl değerlendirmek gerekir? Bu anılar, hikâyeler, insanın zihninde, karmakarışık bir şekilde durmaktadır. İnsanın zihninde adeta hapsolmuş bir vaziyettedir. Bunları canlandırmanın, kaydetmenin en iyi, en sağlıklı yolu yazmaktır.
Bu anıları, hikâyeleri
yazmaya başladığınız zaman zihnin o bölümünün kapağı açılmakta, anılar
birer birer ortaya çıkmaktadır. Yazdıkça kapak daha çok açılmakta,
hatıralar, yaşanmış olaylar etrafa saçılmaktadır. Yazdıkça zihnin dibine
kadar inmek, hatıraları, yaşanmışlıkları ortaya çıkarmak mümkün.
Yazma sürecinde doğal olarak belgeler de hatırlanmakta, gündeme gelmektedir. Hatırlama, yazma süreci böylece daha da derinleşmektedir. Yazma, hatırlama, belgeleme, birbirlerini etkileyerek geçmişe daha sağlıklı bakmanın, geçmişi daha sağlıklı değerlendirmenin yolunu açmaktadır.
Olguların ve olgusal süreçlerin gerçekleştiği tarihin ve gerçekleştiği mekânın gösterilmesi önemlidir. Bu konuya önemle dikkat edilmiştir.
Bu kitapta, çocukluk ve gençlik anıları yer almamaktadır. Bu anılar da şüphesiz önemlidir. Bu, ayrı bir kitap olarak tasarlanmaktadır.
Anılar, 2019-2020 yıllarında hazırlandı. Metnin çeşitli biçimleri, birkaç defa İbrahim Gürbüz, Ruşen Arslan, Celal Temel, Talat İnanç, İbrahim Küreken gibi arkadaşlara gönderildi, değerlendirmeleri alındı.
Burada kitabın adıyla ilgili bir noktaya da işaret etmek istiyorum.
Elli yılı aşkın yargılamalar sırasında, her zaman bilimin olgusal olduğunu ifade etmeye çalıştım. Sosyal bilimlerin de fen bilimlerinin de olgusal olduğunu dile getirdim. Bu çerçevede, Kürdler, Kürdçe gibi top lumsal, kültürel kategorilerin de bilimin kavramlarıyla incelenebileceği- ni, incelenmesi gerektiğini vurguladım. Ama bu süreçte gerek beni ihbar edenler, gerek güvenlik güçleri gerek savcılar, mahkemeler, gerek Kürdlerden söz etmemden dolayı rahatsız olanlar, Kürdler konusuna duydukları tepkiden dolayı, “Söz Konusu Vatansa, Bilim Teferruattır” şeklinde bilimi küçümseyici ve bilimin gereksizliğini dile getiren sözler etmeye başladılar. Dosyanın birçok bölümünde bu eleştirilere verilen karşılıkları, suçlamalara karşı savunmaları izlemek mümkündür. Bu konuda, elli altmış yıl önceki toplumsal ve siyasal ilişkileri, Kürdler, Kürdçe gibi kategorilerin inkâr dozajını dikkate almak ufuk açıcı olur. Anılar, resmî ideolojinin bu tutumunun eleştirisi ve bilimin savunulmasıdır.
Dr. Abdurrahim Özmen’in, dosyanın yayına hazırlamasında, editör olarak çok büyük emeği geçti. Bu sıcak ilgisinden dolayı teşekkür...
Dizinin hazırlanmasında
Dr. Can Şeker’in büyük emeği söz konusu. Teşekkür.
Yazılarımın, kitaplarımın
hazırlanması ve sonrasında gelişen mağduriyetler ve yaşanılanların
üstesinden gelmem, eşim Leman Beşikci’nin, söz konusu mağduriyetlere, haksızlıklara
katlanması sayesinde olmuştur. Bu kitabı, çok yakın bir zamanda (12 Nisan
2021), kaybettiğimiz sevgili eşim Leman Beşikci’ye armağan ediyorum.
İsmail Beşikci
Ankara, Nisan 2021